Bugün bir rüyadan yola çıkıyor kelimelerim. Bir otobüs koltuğunda cam kenarına oturmuş, tüketirken yollarını gözlerinin önünden gelip geçen manzaranın bir rüyadan ibaret olduğunu bilmiyor cümlelerim. Rüyalar kısacık anlarken koca bir ömrü devirmiş gibi uyandım önceki sabah. Uyandığımda anladım ki, geçip giden zaman kiminin bahtiyarlığı, kiminin ihtiyarlığı, kimininse tek varlığı. Geri gelsin istemeyiz ömürden geçip giden nice zaman. Bazen de benim gibi uykudan uyanmanın kalır içinizde pişmanlığı ciğerlerinizi yakan. Taşlarla döşenmiş ıslak sokaklarında yürüdüyseniz çocukluğunuzun ve geçmişten geri gelmesini istediğiniz günlerinize sarılmışsanız rüya denilen o kısacık film şeridinde, filmin bitmesiyle ışıkların değil de bağrınızın yanması demek uyanmak. Kısalan günlerin uzaması gibi kısalan ömrün uzamasıdır rüyalar. Ömrünüz içinde bir ömrün bahşedilmesidir size onlar. Ölü geçirdiğiniz saatlerde yaşamdan pay almanızdır bir bakıma. Kısacası rüyalar, uzuncası hayatlar olan
Bazen ne sır ne zâhir, bazen nesir bazen şiir...