Ana içeriğe atla

Motivasyon Yazıları II


Bugün günlerden ne sorusunu sorsam kaç kişi doğru cevabı verir? Eğer doğru cevabı veriyorsanız size hangi günde olduğunuzu unutturacak kadar güçlü bir hedefiniz yok demektir. “Hayır! Benim çok güçlü bir hedefim var ve ona ulaşmak için günlerimin azaldığını bildiğim için bugünün çarşamba olduğunu biliyorum” diyorsanız sözüm yok. 
Size çok sayıda önerim olacak motivasyon yazılarımda. Bunlardan ilki, tv denilen o aptal kutusunu kapatın ya da çöpe atın. Aslında evinizde her ihtimale karşı bir tane olmasında sakınca yoktur.  Ancak o, sizinle evdeki insanlar, misafirleriniz ve hedefleriniz arasında bir duvar örüyorsa bir an önce bu duvarı yıkmanın çaresini bulun. Kısacası tv'yi sadece ihtiyaç duyduğunuzda kullanabildiğiniz bir alet haline getirin. Nitekim mutfağınızdaki bir kaşığı nasıl ki sadece yemek yerken kullanıyorsanız tv'yi de bir kaşık gibi kullanmalısınız. Tv'yi hayatınızda olması gereken yere koyduktan sonra bu işlemi telefonunuz, bilgisayarınız ve tabletiniz için de uygulayın.
Çocukluğumdan bu yana, üzerinde tarihin izlerini gördüğüm ne varsa ilgimi çekmiştir. Bu bir öküz arabası olabileceği gibi, bir kitap arasından çıkan eski bir takvim yaprağı bile olabilir. Bununla birlikte geçmişteki insanların, dönemlerindeki teknolojiye paralel yaşam tarzları da bu ilgimin bir parçasıdır. Geçmiştekilerin telefonu, televizyonu olmadığında ne ile meşgul olduklarını büyüklerime hep sormuşumdur. Mesela kış akşamlarında elektriklerin uzun süre kesik olduğu dönemlerde insanlar akşam karanlığında bir mum yakar ya da sobanın üzerindeki delikten tavana vuran ışığın aydınlığında çay sohbetleri yaparlarmış. Kimileri bağlama çalar, kimileri kilim dokur, kimileri elektriksiz bir hayatın onlara sunduğu loşlukta bir kitabın boşlukları arasındaki satırları okurmuş. Gel gelelim bunun bizim motivasyonumuzla ilgisi ne?
       Eğer hayatınızdan -aşk dışında- elektiriği  çıkarırsanız göreceksiniz ki karanlıktasınız. Peki karanlıkta olmak kötü mü? Elbette kötü. Sizi aydınlığa çıkaracak bir ışığa ihtiyaç duyacaksınız. Çünkü karanlıkta aradıklarınızı el yordamıyla bulmaya çalışmak, size istemediğiniz birçok zararı beraberinde getirecektir. Kafanızı dolaba çarpabilirsiniz mesela. Karanlıkta kalmamak ille de lambanın anahtarına dokunmayı gerektirmez dostlar. Bir mum ya da gaz lambası da yeterlidir aydınlanmak için. Bugün bu kadar aydınlıksa bu, binlerce yıl önce yanan ateşlerin loş ışığı sayesindedir. Bundan bin sene öncesini düşünün. Muhtemelen dedelerimiz veya ninelerimiz her gün akşam olduğunda yapacakları işleri rafa kaldırır ya da rafa koydukları bir ateşin aydınlığında yapacakları işe odaklanırlardı. Böylece sabahın ilk ışıklarıyla başladıkları işlerini, akşam yatmadan önce de bir müddet devam ettirip dinlenmeye geçerlerdi. 
Evet dostlar yukarıda anlattıklarımla ne demek istediğimi merak eder gibisiniz; belki de çoğunuz anladı bile muradımı: Aydınlanmak için elektrikleri kapatın. Ateşin aydınlığı size kâfi gelecek. Hayatınızda ne kadar elektrikli şey varsa -aşk da dâhil- çalışmaya başladığınızda fişini çekin. Şayet bir mumu, kitabınızı aydınlatacak şekilde masanıza koyar ve öyle okursanız; görüş alanınız sizin tek odaklandığınız yer olacaktır. Bu sayede kitaptan ve içindekilerden başka bir şeyi göremeyeceksiniz. Dolayısıyla okuduklarınıza daha iyi odaklanacak hatta görmekte zorlandığınız satırları bir kez daha okuyacaksınız. Böylece yaptığınız okumadan iki kat verim alacaksınız. İlle de mum mu olmalı size ışık veren. Elbetteki hayır. Teknolojinin imkanlarından size yardımcı olacak şekilde yararlanmak yine sizin elinizde. Dilerseniz bir masa lambası ya da bir gece lambası bile kullanabilirsiniz.
Motivasyonumuzun kaynağı her zaman bir kıvılcımdır. Unutmayın! O kıvılcımı tetiklerseniz sizdeki yanma kabiliyetine göre bir yangın artık yoldadır. Bugün çoğu insan elektiriğe bağlı yaşarken siz elektrik olmadan da hayatınızı sürdürebilmeyi öğrenmelisiniz. Böylece çalışmak ve hedefinize ulaşmak için her şeyden bağımsız bir birey olmanız gerektiğini anlayacaksınız. Eğer bağımsız olmayı öğrenirseniz her şeyin size bağlı olduğu biri haline geleceksiniz. Bu motivasyon yazımızı Nazım Hikmet'in şu mısra'larıyla bitirelim:
"...
Hava kurşun gibi ağır…
Ben diyorum ki ona:
– Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.."



Yorumlar

  1. Gerçekten güzeldi emeğinize sağlık
    Bende yazmayı çok seviyorum ama böyle akıcı yazamıyorum bir tavsiyeniz olursa sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle ilginiz için teşekkür ederim. Yazmak için verebileceğim en iyi tavsiye çok okumanızdır. Onun dışına yazmak üzerine kaleme alınmış kitaplar bulabilirsiniz. Küçük bir örnek olarak Danell Jones, Virgina Wolf'tan Yazı Dersleri Çeviri: Ebru A. Kesen, Merve Ön Timaş Yayınları; William Zinsser, İyi Yazmak Üzerine, Altıkırkbeş Yayınları kitapları olabilir.

      Sil
  2. güzel bir yazı olmuş keyifle okudum

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.