Ana içeriğe atla

Ömürden kalanlar



2017 yılının son demlerini yazarak geçirmek istedim. Ne yazacağım konusunda, aklımda pek derli toplu bir şey de yok aslında. Yazılarım zaten bilimsel ve felsefi bir nitelik taşımıyor, takip edenler az çok bilir. "Öyleyse, böyle bir beklentisi olan varsa bu satırdan sonra yazımı okumayı bırakabilir" diyenlerden değilim merak etmeyin. Yazdıklarımın büyük çoğunluğu, muhteva bakımından karşınızda sizi dinleyen bir dostunuz, elinizde çay bardağı dostunuzla muhabbet esnasında dilinizden dökülenler kabîlinden... 
Ben, şimdi bu yıldan bir sonraki yıla adım atarken, geriye dönüp baktığımda onlarca yılın su gibi akıp geçtiğini söylemekle uğraşmayacağım ama onlarca yıldan geriye kalmasını istediklerim olduğunu söylemek zorundayım.

Geçip giden yıllardan geriye ne kalmalıydı peki?

İki dost kalsaydı en başta ve onlarla geçen çocukluğum. Sonra, yaz gecelerinde annemin köyünde yatsıdan sonra harman yerinde otların üzerine sırt üstü yatıp simsiyah gökyüzünde izlediğim ışıl ışıl yıldızlar ve onları izlerken kurduğum düşler. Yağmur yağarken eski evimizdeki sedirin üzerine oturup pencereden izlediğim üzüm yapraklarının ıslaklığı ve onların yeşilliğinde bulduğum huzur. Ramazan ayı, kış mevsimine denk geldiğinde, mahallenin eski camisine babamla gittiğim teravih namazından sonra arkadaşlarımla neredeyse gece yarılarına kadar kızak kaydığımız o ayaz mı ayaz karlı günler ve gece sahura kalktığımda evdeki herkesin uykulu gözlerle sobanın ön tarafında, salonun orta yerinde kurulu sıcak mı sıcak soframız. Hele kış demişken, sabah babaannemin "Kalkın kar yağmış" dediğini duyduktan sonra yataktan fırlayıp odanın camından baktığımda, gördüğüm o bembeyaz örtünün üzerine lapa lapa yağmaya devam eden kar tanelerini dışarı çıkıp neredeyse belime kadar kara batarken ağzımı açıp yakalamaya çalışmam ve o esnada giydiğim içi yeşil dışı gri montum. İstanbul'a geldikten sonra unuttuğumu bugün fark ettiğim, geceleri seslerini duyduğumda sanki uyumam gerektiğini bana söyleyen çekirgelerin ötüşleri. Bir de bahar aylarına girerken, diğer kuşlardan farklı bir nağmeyle öten, Mehmet amcamın kendilerine "çüş çüş dede" kuşları dediği o kuşların ötüşü. Yağmurdan sonra toprağın kokusu, ikindiden sonra güneşin kızıla çalmaya başlaması, evimizin üstündeki tepede esen rüzgarlarda babamın ablama yapmış olduğu uçurtmayı bizimle birlikte uçurması, annemin köyüne gittiğimizde ananemin sabah namazından önce süt pişirmek için kurduğu kazanlar ve ananemin eşsiz peynirleri, öğlen sıcağında arkadaşlarımla serinlemek için gittiğimiz framaz isimli köyün altındaki göldeki çimmelerimiz ve geri dönüşlerimizde tarlaların kenarlarındaki elma ağaçlarından yediğimiz elmalar, teknolojinin olmayışı sayesinde kurduğumuz dostluklar ve arkadaşlarımızla telefon olmadan birbirimize verdiğimiz randevu saatlerine sadakatimiz, arkadaş grubumuzda eksik biri varsa hep beraber o arkadaşımızın evine gidip onu alışımız, tarlaya babasına- annesine yardım için giden arkadaşımıza yardıma gidişlerimiz, sabahtan akşama kadar mahallenin okulunun önünde dilimiz damağımız kuruyana kadar top oynamalarımız, uzunca yaz günlerinde uzun eşek oynadığımız bahçeler ve özellikle ismini masalı bahçe koyduğumuz o yemyeşil çimenli bahçe, babannem ve sekiz yaşında olduğunu söylediği kedisi ve en önemlisi bir türlü hatırlayamadığım sayısız anı. 

Şimdi bir yılın bitmesine bir saat kala, 
Ömürden aklınızda hep güzel anlar kala, 
Daha fazla yazarsam 
Ben de olacağım bir İskender Pala:) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.