Hicrî 637 yılında dünyaya veda eden İbnü'l-Esîr, "kim sonu olmayan uçsuz bucaksız düşüncelere engel olabilir ki?" der. Tabi o, bu ifadeyi, benim birazdan söyleyeceğimden farklı bir bağlamda kullanır. İbnü'l-Esîr şairlerin kendilerinden önceki şairlerin kullandığı ifade ve anlamlardan bağımsız bir şiir kaleme almasının imkânını tartışırken söyler az önceki ifadesini. Evet haklıdır İbnü'l-Esîr. Kimse sizin kurabileceğiniz hayallere engel olamaz. Hayaller öyle ilginçtir ki kendinizi onların eline bıraktığınızda artık maddeye ilişkin ne kadar probleminiz varsa unutursunuz. Öte yandan, maddî hayallerin peşinden koşmak beden kafesindeki ruhunuza can çekiştirmekten başka bir şey değildir.
Hayalleri bir tarafa bırakmayalım. Hayalleri hep taze tutalım. Çünkü hayaller duyularımızdan bağımsızlık kazandığımız ilk basamaktır. İmkan ise hayal aleminde ete kemiğe bürünen tek şeydir. Başka bir ifadeyle imkân hayal alemindeki en gerçek şeydir. Çünkü bu alemde her şeyi düşünmek ihtimal dâhilindedir. Gel gelelim dostlar, hayal etmediğiniz bir şeyin gerçekleşmesi mümkün müdür?
Hayal gerçeklik dediğimiz şeyin ruhudur. Şayet hayallerimiz olmasaydı gerçeklerimiz de olmazdı. Bir sanatkâr eserini ortaya çıkarmadan önce onu planlamamış olabilir mi hiç? Gerçekleştirmek için tasarlamak zorundayız. Başka bir deyişle, hayal yoksa gerçeklik de olmayacaktır. O halde, başardığınız şeyler önce hayallerinizde doğmalı sonra gerçeklik aleminde büyüyüp gelişmelidir. Hayal ettikten sonra yapılması gereken en mühim şey, hayal ettiğiniz şeyin gerçekleşmesini mümkün kılacak yolları belirleyip başarıya adım adım veya koşarak ilerlemenizdir.
Peki hayalleri gerçeğe dönüştürmek için neye ihtiyacımız var? İhtiyacımız olan tek şey çıktığımız yolda durmadan yürümektir. Başka bir ifade ile, hayallerinizi gerçekleştirmek için "süreklilik" kabiliyeti kazanmanız gerekir. Çünkü süreklilik karşısında durabilecek hiçbir güç yoktur. Süreklilik bu dünyanın cehennemidir. Kendisine karşı koymaya çalışan ne varsa onu yer bitirir, yakar kül eder. Bunun gibi, zamanın sürekliliği yani durmaksızın ilerlemesi de insanoğlunun faniliğe mahkum olmasını zorunlu kılar. O halde dostlar, hayal tarlasından aldığınız bir ürünü süreklilik değirmeninde öğütürseniz yiyeceğiniz ekmeğin adı "başarı" olur.
Bu yazımda size "Şunu yapın, bunu yapmayın!" demiyorum. Ama bir şey diyecek olsaydım "Her ne yapıyorsanız (iyilik düzleminde elbette) onu sürekli yapın" derdim. Başarısız olmak bile, ilginç bir biçimde, sürekli olmaya bağlıdır. Şayet sürekli olarak çalışılmazsa başarısız olmak kaçınılmazdır. Bence, çalışmak istemeyen kimseler meseleye böyle bir pencereden bakarlarsa kazançlı çıkacaklardır. Çalışmak ve çalışmamaktan birini süreklilik kabına koyduğunuzda, sonuç girdiği kabın şeklini alan suyun tepkisiyle aynı olacaktır. O halde karakterinize sürekli olmak gibi bir parça eklerseniz; başarı sizin can yoldaşınız olur. Yapmanız gereken, bugün beş saat, yarın bir saat diğer gün hiç çalışmayıp ertesi gün ise on saat çalışmak değildir. Yapmanız gereken hedefiniz için yalnızca ve yalnızca yirmi dakika ama her gün yirmi dakika çalışarak ömrünüzü tamamlamanızdır. Siz öldüğünüzde başarılı biri olduğunuzu bilmeyebilirsiniz ama tarih mutlaka sizin başarınızdan söz edecektir merak etmeyin.
en-Nâbiğa'nın sevgilisine söylediği şu beyiti sürekliliğin kuşatıcılığına benzetip sözlerimizi tamamlayalım:
"Senden uzaklaşacak yerleri geniş zannetmişsem de sen bana ulaşıp beni kuşatan gece gibisin"
Yorumlar
Yorum Gönder