Ana içeriğe atla

İman beşten büyüktür


Hayat bir acı bir tatlı. Yollar bir düz bir yokuş. Yıllar bir uzun bir kısa. Dostlar kara günde arar düşmanlar durmaz fırsat arar. Baba; bir dağ bir çınar. Ana; Bağdat'tan âlâ diyar. Yoldaş, herkese nasip olmayan bir yâr. Evlat; gün gelir sana olur ağyâr. İlim zekayla bile aşılamayan tek duvar. Bilgili olmak maharet değil amelsiz ilim neye yarar? Herkes bu hayatta bir şeyler arar. Ne var ki, bulan yoktur bir türlü fânî dünyada karar. 

Dudaktan dökülenler, içerimde kaynayan kazandan buharlaşan birkaç cümle. Günlerdir yazamamış olmak bir kayıp değil herhalde. Yazabilmek için bu fakir biraz odun topladı yorgun bir halde. Şimdi sözün ateşi tutuştu içimde. İbret demliğini koy söz ateşinin üstüne de biraz fikir demle. Çek bir yudum sözlerin çayından, giden ömrün geri gelmez gününden ayından. Boşa geçirme bari bundan sonra ömrün kalan payından. 

Anlayan için nice haberler gelir Afrin'den ve dağlarından: "BEKLEMESİNLER, DÜĞÜNE GİDİYORUZ ve O SON MEKTUP. 

İstiklâl Marşı'nı yıllarca içerimde bir yangın olmadan okuduğumu bana hissettiren o son mektup. İstiklâl Marşı'nın ortaya çıkmasına neden olan sebepleri bana iliklerime kadar öğreten o son mektup. Şimdi anlıyorum ta ciğerimi yakan keskin bir nefes gibi, Hak ile Batıl'ın mücadelesinde, nükleer imansızlığın asla ama asla kazanamayacağını. Çünkü, nasıl kardeşim! "Nasıl böyle bir imanı boğar medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!" Ezelden bu yana ismini yazdıranlar var şehadet anıtına. Yasir'e Sümeyye'ye yoldaş; Ömer Halisdemir'e, Fethi Sekin'e gardaş: 

Ömer Bilal Akpınar.

Sen bana iliklerime kadar hissettirdin:
Dünyada en büyük nimetin iman olduğunu. Zengin olmanın ticaretle değil cesaretle olduğunu. Makamın, isminin başına şehit ünvanını almakta olduğunu. Aşkın Hak davası olduğunu, ölümün yaşam olduğunu, üzülmenin yersiz olduğunu, nükleer kâfirlerin soysuz olduğunu, "dünyanın beşten büyük olduğunu." senin dünyadan da büyük olduğunu. 

O dünyanın beş'inin ve hatta on beş'inin, her şeyi olsa da, etmez kesip attığı tırnağı benim bir mehmet on başımın. Sen Ömer kardeşim, geriye bir satır bir mektup bıraktın nesiller onu okuyacak zaman durdukça. Nasıl imrenmesin Seyfi sana! O kadar okur da, o kadar yazar da neye yarar senin gibi bir mektup yazamadıkça. Dünyada cennetle müjdelenme hakikatinin delili sensin, bilirim; cennet seni istedikçe sen yine de şehadeti istersin. 

Şehidim! Yüreğimin kan pompalamaktan başka işlevleri olduğunu hatırlattın bana. Duamdır Allah'a, bir gün Hak davasının ve vatanın arabasının yürümesi için, ben de kan pompalayan bu yüreğimin yakıtının hepsini senin gibi feda edeyim.

Ne mutlu senin gerinde kalanlara ve senin gerinde bıraktığın milletin ferdi olanlara!



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.