Ana içeriğe atla

Motivasyon Yazıları I



Kalem yazmaz bazen. O yazmasa da yazacağınız şeyler birikir içinizde. Bir gün kalem yazdığında ise içinizde birikenler yazılmaz olur. Kısacası yazmak bu kısır döngü arasında gider gelir Uzun süredir yoğundum yazamadım. Yazacaklarımı ise biriktirmedim açıkçası. Her zamanki gibi içimden geldiği gibi yazıyorum. Bugün yazacaklarım Youtube'da bazen gaza gelmek için izlediğim "motivasyon videoları"na nazîre olsun istiyorum.  Bu yazıyı video olarak sunsaydım, şimdi ulaşacağımdan çok daha fazla kişiye ulaşacağımı düşünüyorum. Çünkü video izlediğimiz kadar bir şeyler okumuyoruz. Yazmak, okunmayacağını bildiğin halde dahi güzel. Peki yaptığın videonun izlenmemesi böyle mi bilemem. Biz gelelim motivasyon yazımıza. 

İçimizde sürekli bizi rahatsız eden bizimle konuşan bir ses var ya her şeyden memnuniyetsiz. O her zaman şunu söyler: Yeterli değilsin daha iyi olmalısın! Bir kısmınıza bu ses şöyle diyebilir: Hayır ben yeterliyim, halimden memnunum ve daha iyi de olmak istemiyorum. O zaman bunu diyen arkadaşlar yazının bundan sonraki kısmını okumadan sayfadan ayrılabilir. Ama hala okuduğunuza göre, siz içinde bulunduğunuz durumdan memnun değilsiniz ve ne diyeceğimi merak ediyorsunuz. Öncelikle içinde olduğunuz tatminsizlik durumu son derecede normal bir durum. 

Yaratılışımız gereği hepimiz mükemmeli ararız ve eksik olan her şeyden uzaklaşırız. Bakın etrafınıza, yaşlanmak isteyen tek kişi görebilir misiniz çocuklardan başka? Çocuklar hemen büyümek ister çünkü içinde bulundukları durumda onlar da kendilerini eksik hisseder. Bu bile bizim yaratılışımız gereği mükemmeli arama yolculuğumuzun bir göstergesidir. O halde, içinde bulunduğunuz durum fakirlik, hastalık, borç, dert, sıkıntı her ne ise; bu, bizim yaşamınızın en ayrılmaz parçası değerli dostlar.  Bu yaşamdan çıkaracağımız en temel sonuç. Peki ne yapmalıyız? 

Yapmamız gereken içinde bulunduğunuz durumu "kabul" edin. Fakirseniz fakirim, hastaysanız hastayım, yaşlıysanız yaşlıyım, kiloluysanız kiloluyum, kelseniz kelim, körseniz körüm demeyi bilmelisiniz. Şayet bunu kabul etmezseniz, aslında baş edilebilecek türden sorunlarınız varken artık kontrol edemeyeceğiniz  türden sorunlarınız olacak. Yani eskiden sadece şişmanken şimdi kendini bilmeyen bir şişman olacaksınız. Bu ise yaşadığınız hayatın zehir olmasına ve sizden daha iyi durumda olan insanları gördüğünüzde ben asla böyle olamayacağım deyip üzülmenize neden olacak. Sorunlarınızı ya da sorun ettiğiniz şeyleri iyi tanıyın. Sonra da sorunlarınızı kabul edin. Bu aşamada size çok yardımcı olacak ikinci bir önerim olacak. Sorunlarınızı sizden daha büyük sorunları olan kimselerin durumuna bakarak daha da küçültebilirsiniz. Basit bir örnek verecek olursak, göz renginizi sorun ediyorsanız, gözleri olmayan insanları düşünürseniz probleminizin aslında büyütülecek bir sorun olmadığını anlayacaksınız. Kısacası problemi kabul etmek onunla baş edebilmeniz için ilk adımı atmanız demektir. Bundan sonraki aşamada probleminizi daha da küçültecek bir tüyo vereceğim. İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü asla umursamayın. Eğer birilerinin sizi olumsuz etkileyecek düşünceleri ve önerileri varsa onlardan asla probleminizi çözmede yardım istemeyin. Çünkü olumsuz düşünen insanlar probleminizin büyümesine neden olacak. Sizi karamsarlığa itecek. O halde problemlerin çözülmesi en başta problemin varlığını kabullenmekle ve üstüne gitmekle mümkün olacaktır. Problemlerinizi size destek olacağına inandığınız kimselerle istişare etmeniz bu çözüme katkı sunacaktır. Buraya kadar aslında küçük büyük hepimizde olan problemler için genel bir konsensüsten söz ettim: Problemi kabul et ve üstüne git. 

Şimdi ise problemi bir kenara bırakıp sizi problemlerin korkulu rüyası yapacak bir şeyden söz edeceğim: Hedeflerimiz.

Kendinize başarabilmek için bir hedef koyun. Örneğin, bu ayın sonuna kadar yirmi sayfa yazı yazacağım, sigarayı bırakacağım, ingilizce öğreneceğim, günde on kitap okuyacağım gibi. Şimdi bu hedeflerden en spesifik olanlarından birini değerlendirelim:
Günde 10 sayfa kitap okursanız, ayda 300 sayfa kitap okumuş olursunuz. Yılda ise 3600 sayfa kitap okumuş olursunuz. Peki okuduğunuz kitap size belirli bir dalda uzmanlık kazandıracak türden bir kitap olursa bunun ne anlama geldiğini bilmek ister misiniz? Bunun anlamı şudur: Bugün bir sahada doktora yapan kimselerin bir yılda kendi alanları ile ilgili okudukları kitap sayısının ortalaması 30 ile 50 arasında değişmektedir. Ortalama bir kitabın 100 sayfa olduğunu kabul edersek siz 3600 sayfa okuduğunuzda yılda 36 kitap bitirerek okuduğunuz sahada bir doktoralı kadar bilgilisiniz demektir. 

Amaçları olan insanların problemleri o amaca ulaşmak konusunda karşısına çıkan engelleri aşmaktan başka bir şey değildir. Descartes'in düşünüyorum o halde varım sözünü ben biraz daha değiştirerek amacım var o halde varım diyebileceğimiz kanaatindeyim. Amaçlarınız için çalışmak sizi saçma sapan şeyleri problem yapmaktan kurtaracaktır. Böylelikle problemsiz olmak gibi bir şeyin asla mümkün olmadığı bu alemde, probleminizi kendiniz seçmiş ve onu kendiniz çözmüş olacaksınız. Kendi probleminize odaklandığınızda onun dışındaki her şeyi devreden çıkarmış olacağınız için başkalarının size problemler üretmesine de izin vermemiş olacaksınız. Eğer bu yazıyı okuyana kadar bir amacınız olmadıysa hemen bir amaç edinin. Şayet bir amacınızı gerçekleştirmekten vazgeçtiyseniz şimdi onu gerçekleştirmek için daha çok gayret edin. Çünkü eğer başaramıyorsanız ya da başaramadıysanız, mutlaka çözüm için izlediğiniz yol yanlıştır. Öte yandan, çözüm için her yol mübah da değildir. Bunu da belirtmiş olalım. Bu nedenle seçtiğiniz problemin imkanlı bir içeriği olmasına dikkat edin. Probleminiz veya amacınız o her ne ise, onu yalnızca sizin çözebileceğiniz size özgü yöntemi geliştirmelisiniz. Hedeflediğiniz şey her ne ise uyumadan önceki ve ilk uyandığınız anlarda ona ulaşacağınız işi yapın. Örneğin dil öğrenmek istiyorsanız uyumadan önce mutlaka o dilde, okuyun ya da dinleyin. Uyanınca da uyumadan önce okuduğunuz ya da dinlediğiniz şeyi tekrar ederek güne başlayın. Bunu sürekli yapmanız bile hedefinizi gerçekleştirmeniz için yeterli olabilir. O halde bütün söylediklerime değecek bir ifade ile ilk motivasyon yazıma son veriyorum:

İnsanlar seni problemli olmakla değil probleminle tanısın. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.