Kimileri yazarak hafiflese de yazabilmenin dayanılmaz ağırlığı vardır. Yazmayanlar için zaten ağırlık yoktur. Evet kimileri belki yazarak hafifler ama yazarak birçok sorumluluğu da yüklenmiş olursunuz.
Hepimiz yıllardır yazıyoruz. İlkokuldan başladık kalemi elimize almaya ve hala yazıyoruz.
Kim bilir, o zamandan şimdiye dek girdiğimiz sınavlarda neler yazdık?
Teknoloji hayatımıza girmeden evvel sevdiklerimize, eşimize, dostumuza, akrabamıza kim bilir nasıl mektuplar yazdık?
Bayramlarda gönderdiğimiz kartpostalların ardına neler yazdık?
Bazen evimize bir yakınımızın hediye diye getirdiği,
o afilli kapaklarıyla cezbeden ajanda dediğimiz defterlere neler yazdık?
Okul kitaplarımızın sayfalarında, yazılardan arta kalan boşluklara, sıralarımızın kenarlarına, mahallenin metruk evlerinin duvarlarına, elektrik trafolarına, bahçedeki ağaçların kabuğuna, yeni dökülmüş beton üzerine, bir çubuğu elimize alıp toprağa, sahilde dalgaların vurduğu kumlara, yeni aldığımız arabanın arka camına, hediyemizin notuna, buğulanan pencerenin camına, boyanan evin duvarına, avucumuza ve bir bardak suya neler neler yazdık?
Eğer neler yazdığınızı hatırlamıyorsanız, neleri sildiğinizi düşünün. Belki yazdıklarınızı hatırlamaya sildikleriniz yardım eder.
Gel gelelim bizim yazı yazıp tarih atamayacağımız tek bir yer olduğunu keşfettim, bütün yazdıklarımdan sonra.
Bir gün, baş ucumuzda bir tahta, adımız yazacak orada.
Ve adımızın altında Ruhuna el-Fâtiha..
Yorumlar
Yorum Gönder