Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tübitak Yazıları Zeyiller-I

Sizden gelen istekler üzerine Amerika serüvenimle ilgili detaylara yer vereceğim. Umarım böyle bir yola çıkmak isteyenlere bir nebze olsun faydam dokunmuştur. Bu tür bir akademik yolculuğu tecrübe etme imkanı bulmuş olanlar veya bir üniversiteden kabul alanlar varsa burada yorumlarda paylaşarak yazılarıma katkıda bulunabilir.  Öncelikle hocayı nasıl seçtiğim konusunu merak edenler için daha önceki yazılarımda detaylı bilgi vermiş olduğumu belirtmeliyim. Bununla ilgili Tübitak yazıları serisine bakabilirsiniz. Yine de aşağıda bu serüvene sıfırdan başlamak isteyen arkadaşlara örnek olması açısından meseleyi farklı bir perspektifle anlatacağım.   Gitmek istediğiniz ülkeyi belirledikten sonra o ülkedeki üniversiteleri internet üzerinden tarayarak sizin sahanızda çalışan akademisyenlerin iletişim bilgilerini bir liste haline getirebilirsiniz. Örneğin Amerika’ya gitmeye karar verdiniz. Gideceğiniz eyaleti de New York olarak belirlediniz. New York’ta müracaat edeceğiniz en öne çıkan üniversi

Deneyim-sizseniz Denetim-sizsiniz!

Giriş Türkiye'nin en büyük yorum sitesi olmaya aday "www.seyfikalem.blogspot.com" öncülüğünde yeni bir fikri hayata geçirmeye var mısınız? O zaman buyrun: "Dert adamı söyletir" derler. Amerika serüvenimin ardından tam bir yıl geçti. Böylelikle hem Amerika'da geçirdiğim bir yılı hem de akabinde geçirdiğim diğer yılı başımı ellerimin arasına alıp düşünme fırsatı buldum. Amerika ile Türkiye arasında çok sayıda farktan söz edebilirim. Bizde olup onlarda olmayan ya da tam tersi birçok husustan bahsedebilirim. Yine de ben, böyle bir durumu dile getirmeyip bizim gelişmemişliğimizi gösteren "denetim" problemimize vurgu yapacağım. Birkaç küçük tecrübemi paylaşınca Amerika'dan döndükten sonra geçirdiğim yılın sonunda,  suya ihtiyaç duyduğum şekilde bir gereklilik olmaksızın alış verişe tövbe edişimin sebebini anlayacaksınız.  İlk ve en taze örnek: Kelebek Mobilya  Kelebek Mobilya'dan iki üç parça eşya almak gibi bir hata yaptım. Aslında ortada aldığı

Kullanıcı Yorumları: Termostat

          Aşağıda ana fikri okuyucunun zekasına bırakılmış,  her paragrafı bir ana konuyu içeren bölük pörçük bir yazı bulacaksınız. Bu yazı insanların mağdur edilmesi konusundaki bölük pörçüklüğümüze lime lime bir isyan niteliği taşıyan ve meseleleri en basit konular üzerinden ele almaya çalışan bir karalama kampanyasıdır.          Günümüzde alışveriş yapmanın en kolay ve rahat yollarından biri internet üzerinden alışveriş yapmaktır. İnternet üzerinde yaptığınız alışverişler o kadar konforludur ki evden kalkıp alışveriş merkezine gitmenize, orada sabahtan akşama dolaşıp kararsız kalmanıza ve en sonunda "yeter bu kadar çok yoruldum" deyip alternatif ürünlerden birini alıp dönmenize benzemez. İnternet alış verişleri, bir ürünü almadan önce alış veriş merkezinde yaptığınız saatlik gezintide edineceğiniz malumatı dakikalar içerisinde edinmenizi sağlayan bacaklarınızı kullanmadan yürümenize yarayacak türdendir. İnternetten alışverişteyseniz ürünler bir ülke ya da bir şehir kadar

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.          

Tercih Rehberi Beş Altın Kural!

2000’li yılların başında, üniversite kapılarında dört yıl bekleyen biri olduğumdan, şu an bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. 28 Şubat döneminde devlet politikası gereği meslek liseleri kapatılıp üniversiteye gitmenin tek yolunun normal liselere gitmek olduğu bir dönemde, akranlarım üniversiteye girmiş ve çoktan mezun olmuş ya da mezun olmak üzereyken, Seyfi o dönemde hala üniversite kapılarında bekleyenler arasındaydı. Bugün düşündüğümde, o dönemde benim kadar sabrederek dört yılın sonunda üniversiteye giden biri var mıydı acaba? Tanıdığım bir iki arkadaşım haricinde üniversite kapısında üçüncü yılın ardından beklemeyi göze alan kimseyi hatırlamıyorum. Bazen, eş dost sohbetlerinde anlatırım, birazdan anlatacağım trajikomik durumu. Dersanelerin Türkiye'de yaygınlaşmaya başladığı o dönemde memleketime açılan tek dersaneye dört yıl gittim. Komik olansa, üniversiteye umutsuzca hazırlandığım o dönemde ortaokuldan mezun olup liselere giriş sınavına hazırlanan öğrencileri de dersanede

Söz Dinlemeyen Çocukla Başa Çıkma Yolları II

                Ebeveyn Çocuk İlişkisi Bahçenize bir marul ektiniz. Zamanla iyice büyümediğini fark ettiniz. Sizce marulun düzgün bir biçimde büyümeyişinin sebebi marulun kendisi mi? Marulu gerektiği gibi büyümediğinden dolayı suçlayabilir misiniz? Makul çözüm, marulun yetişmesini önleyen sebepleri tespit etmekten geçer. Marulun gübreye, daha çok suya veya daha az güneş ışığına ihtiyacı olabilir. Bu nedenle marulu büyümediği için suçlayamazsınız. Eşinizle, dostunuzla, akrabanızla sorunlarınız varsa, onları suçlayabilirsiniz. Gelgelelim, onları suçlamanız tıpkı marulu suçlamanız gibidir. Suçlamanın hiçbir pozitif etkisi yoktur. Aynı zamanda suçlama aklınızı da devre dışı bırakır. Bu nedenle, suçlamayı argüman olarak kullanmayı bırakırsanız, akıl ve karşılıklı anlaşma devreye girer. Anlarsanız ve anladığınızı gösterirseniz; sevebilirsiniz ve değiştirmek istediklerinizi değiştirebilirsiniz. Bir çocuk istenmeyen davranışlar sergilediğinde, sıklıkla ilk tepki onu cezalandırmaktır. Oysa, çoc

Cardamom II

Hayatımızın farklı dönemlerinde geriye doğru gitme şansımız olsaydı nereye giderdik acaba? Kimileri bir saat önceye, bir başkası bir gün önceye, diğeri bir hafta evvele, kimi de bir ay ya da bir yıl önceye gitmeyi isteyebilir. Geçmişten dert yansak da bugün çoğumuz geçmişi arar durumdayız. Yarın Kurban Bayramı. Aynı durum bayramlar için de geçerli. Çoğumuz: “Ah nerede o eski bayramlar” mottosunu diline pelesenk edecektir yarın muhtemelen. Hayatın gerçekleri karşısında hayal içerikli yazılar yazmak çözüm mü? Bugünlerde eskiden olduğundan daha fazla çocukluğuma özlem duyuyorum. Yeni tecrübeler çocukluğuma olan özlemimi artırdıkça artırıyor. Vazgeçecek gibi oluyorum kimi zaman. “Bu iş de tam olmayıversin” diyorum. Sonra “Seyfi” diyorum kendi kendime, “Sen hayatında hiç pes etmedin ki! Şimdi ilk kez pes mi edeceksin?”. Bu soruyu sorunca kendime, bir şeyler değişiveriyor, vazgeçmekten vazgeçiyorum bu sefer. Mücadele etmek, sonuç almaktan kıymetli benim literatürümde. Sonuçsuz kalacak işler

Ev Alırken Dikkat Edilecekler: Hayat eve sığar!

Şimdiye dek, tecrübelerim arasında en kayda değer olanlardan biri de ev alma tecrübem. Ev almak bana, hayatın eve sığmadığını defalarca kanıtladı. Hayat eve sığsaydı, alınan evde bir vidası olan onlarca kişiyle muhatap olmaz, onların işlerini nasıl da baştan savma yaptıklarına şahit olmazdım. Demek ki hayat eve sığmıyormuş! Aksine o evin dışına da taşıyormuş! Normal şartlarda aldığınız eve anahtarınızı alır, aboneliklerinizi yapar ve girersiniz. Ne yazık ki ev almanın mutluluğunun ciddi bir strese dönüşmesine şahit olarak bu yazıyı kaleme alıyorum.  Şimdi, belki sizin hiç tecrübe etmeyeceğiniz ama tecrübe etme ihtimaliniz her zaman mevcut olan birtakım hususlardan söz edeceğim. Yarın bir gün ev alacak olanlar!  Şu anda ev almak üzere olup tapu işlemlerine gidenler! Bir dakika! Acele etmeyin! Düşünün! Duygularınızı, heveslerinizi, hayallerinizi bir tarafa bırakın ve aklınızla hareket edip düşünün! Ev alma serüvenimi uzun uzadıya anlatmayacağım. Fakat başıma gelen absürt d