Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tercih Rehberi Beş Altın Kural!

2000’li yılların başında, üniversite kapılarında dört yıl bekleyen biri olduğumdan, şu an bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. 28 Şubat döneminde devlet politikası gereği meslek liseleri kapatılıp üniversiteye gitmenin tek yolunun normal liselere gitmek olduğu bir dönemde, akranlarım üniversiteye girmiş ve çoktan mezun olmuş ya da mezun olmak üzereyken, Seyfi o dönemde hala üniversite kapılarında bekleyenler arasındaydı. Bugün düşündüğümde, o dönemde benim kadar sabrederek dört yılın sonunda üniversiteye giden biri var mıydı acaba? Tanıdığım bir iki arkadaşım haricinde üniversite kapısında üçüncü yılın ardından beklemeyi göze alan kimseyi hatırlamıyorum. Bazen, eş dost sohbetlerinde anlatırım, birazdan anlatacağım trajikomik durumu. Dersanelerin Türkiye'de yaygınlaşmaya başladığı o dönemde memleketime açılan tek dersaneye dört yıl gittim. Komik olansa, üniversiteye umutsuzca hazırlandığım o dönemde ortaokuldan mezun olup liselere giriş sınavına hazırlanan öğrencileri de dersanede

Söz Dinlemeyen Çocukla Başa Çıkma Yolları II

                Ebeveyn Çocuk İlişkisi Bahçenize bir marul ektiniz. Zamanla iyice büyümediğini fark ettiniz. Sizce marulun düzgün bir biçimde büyümeyişinin sebebi marulun kendisi mi? Marulu gerektiği gibi büyümediğinden dolayı suçlayabilir misiniz? Makul çözüm, marulun yetişmesini önleyen sebepleri tespit etmekten geçer. Marulun gübreye, daha çok suya veya daha az güneş ışığına ihtiyacı olabilir. Bu nedenle marulu büyümediği için suçlayamazsınız. Eşinizle, dostunuzla, akrabanızla sorunlarınız varsa, onları suçlayabilirsiniz. Gelgelelim, onları suçlamanız tıpkı marulu suçlamanız gibidir. Suçlamanın hiçbir pozitif etkisi yoktur. Aynı zamanda suçlama aklınızı da devre dışı bırakır. Bu nedenle, suçlamayı argüman olarak kullanmayı bırakırsanız, akıl ve karşılıklı anlaşma devreye girer. Anlarsanız ve anladığınızı gösterirseniz; sevebilirsiniz ve değiştirmek istediklerinizi değiştirebilirsiniz. Bir çocuk istenmeyen davranışlar sergilediğinde, sıklıkla ilk tepki onu cezalandırmaktır. Oysa, çoc

Cardamom II

Hayatımızın farklı dönemlerinde geriye doğru gitme şansımız olsaydı nereye giderdik acaba? Kimileri bir saat önceye, bir başkası bir gün önceye, diğeri bir hafta evvele, kimi de bir ay ya da bir yıl önceye gitmeyi isteyebilir. Geçmişten dert yansak da bugün çoğumuz geçmişi arar durumdayız. Yarın Kurban Bayramı. Aynı durum bayramlar için de geçerli. Çoğumuz: “Ah nerede o eski bayramlar” mottosunu diline pelesenk edecektir yarın muhtemelen. Hayatın gerçekleri karşısında hayal içerikli yazılar yazmak çözüm mü? Bugünlerde eskiden olduğundan daha fazla çocukluğuma özlem duyuyorum. Yeni tecrübeler çocukluğuma olan özlemimi artırdıkça artırıyor. Vazgeçecek gibi oluyorum kimi zaman. “Bu iş de tam olmayıversin” diyorum. Sonra “Seyfi” diyorum kendi kendime, “Sen hayatında hiç pes etmedin ki! Şimdi ilk kez pes mi edeceksin?”. Bu soruyu sorunca kendime, bir şeyler değişiveriyor, vazgeçmekten vazgeçiyorum bu sefer. Mücadele etmek, sonuç almaktan kıymetli benim literatürümde. Sonuçsuz kalacak işler

Ev Alırken Dikkat Edilecekler: Hayat eve sığar!

Şimdiye dek, tecrübelerim arasında en kayda değer olanlardan biri de ev alma tecrübem. Ev almak bana, hayatın eve sığmadığını defalarca kanıtladı. Hayat eve sığsaydı, alınan evde bir vidası olan onlarca kişiyle muhatap olmaz, onların işlerini nasıl da baştan savma yaptıklarına şahit olmazdım. Demek ki hayat eve sığmıyormuş! Aksine o evin dışına da taşıyormuş! Normal şartlarda aldığınız eve anahtarınızı alır, aboneliklerinizi yapar ve girersiniz. Ne yazık ki ev almanın mutluluğunun ciddi bir strese dönüşmesine şahit olarak bu yazıyı kaleme alıyorum.  Şimdi, belki sizin hiç tecrübe etmeyeceğiniz ama tecrübe etme ihtimaliniz her zaman mevcut olan birtakım hususlardan söz edeceğim. Yarın bir gün ev alacak olanlar!  Şu anda ev almak üzere olup tapu işlemlerine gidenler! Bir dakika! Acele etmeyin! Düşünün! Duygularınızı, heveslerinizi, hayallerinizi bir tarafa bırakın ve aklınızla hareket edip düşünün! Ev alma serüvenimi uzun uzadıya anlatmayacağım. Fakat başıma gelen absürt d

İçedönük annelere tavsiyeler

  Farkındalık, ebeveynliğin önemli bir kısmını oluşturur. Kendinizi bilmek, anlamak ve kabul etmek gelişen anneler olmanın anahtarıdır. Eğer içedönüklük için bir standart belirlenebilecek olsaydı onu “aşırı içedönük olmak” olarak belirlemek yerinde olurdu. “İçedönükler iki dünyada birden yaşar. Biz insanların dünyalarını ziyaret ederiz ama yalnızlık ve iç dünyamız her daim bizim evimiz olmaya devam edecektir.” İçedönük bir anne olmanın zorluğu, o ilk yıllarda çok nadir görülen bir yalnızlıkta ve insanların dünyasında çok fazla yaşamayışınızdan kaynaklanabilir. Başka bir ifadeyle, etrafınızdaki şeylerin çok fazla farkında olma zorunluluğu ve çocuğunuzla neredeyse her zaman meşgul oluş mecburiyetiniz sizin, iç dünyanıza gereken zamanı ayırıp kendinizi yansıtmanıza ve tazelenmenize izin vermeyebilir. Bu durum, aynı zamanda sizi vazgeçmiş, kopmuş ve boğulmuş hissettirebilir. Ne yazık ki, içedönük anneler için durum genellikle çok suçlu hissetmekle sonuçlanır.  Yalnız olmayı arzulama ve boğ

Söz Dinlemeyen Çocukla Başa Çıkma Yolları I

    Söz dinlemeyen çocukla nasıl başa çıkılır?   Çocuklara sürekli olarak “Oğlum/kızım dur, çocuğum yapma, evlâdım yeter! dersiniz fakat çocuklar bir şekilde durmaz ve sizin istemediğiniz o şeyi yapmaya devam eder. Siz onlara topla şurayı! dersiniz, onlar da sözünüzü dinler ve öyle bir toplar ki orayı eskisinden de berbat hale getirirler (!).   Sanki onların bu durumu, size bir meydan okuma gibidir. Bu yüzden ebeveynler sıklıkla böyle durumları çocuklarının davranışlarını cezalandırma zamanı olarak algılar. Yine de burada olan biten şey, çocuğun meydan okuması veya söz dinlemeyişinden çok, onun gelişimiyle ilgilidir. Şayet çocuğun beyninin nasıl geliştiğinin farkında olursanız, bu tür durumlarda hem çocuğunuzun gelişmekte olan karakterini hem de davranışlarını daha iyi hale getirmesine yardımcı olabilirsiniz.   Çocuğun prefrontal korteksi (beynin alın lobunun ön kısmı) çok ciddi bir şekilde gelişimini sürdürür. Prefrontal korteks eleştirel düşünmeden, problem çözmeden, dürtülerin kont

Baba: 31 Ocak

Her yıl ABD, Haziranın Üçüncü Pazarını “Babalar Günü” olarak kutluyor. Tabi ben hemen başta konunun menşeine dair cehaletimi izhar etmeliyim. Bir haberi okuyunca, bizim de ABD’yi takip ederek Hazira’nın üçüncü Pazarı’nda mezkûr günü kutladığımızı gördüm. Bu habere göre, İrlanda, Meksika, İngiltere, Kanada, Hindistan gibi ülkeler de mezkûr günü “Babalar Günü” olarak kutluyor. Fakat, Avustralya gibi bazı ülkeler de farklı bir günü “Babalar Günü” olarak kutlamayı tercih ediyor. Avustralya bu gün için, Eylül’ün ilk Pazarını tercih ediyor. Norveç, İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler de Kasım’ın İkinci Pazarında kutluyor aynı günü. İtalya, İspanya, Portekiz gibi katı Roma-Katolik geleneğine bağlı olanlardan bazıları ise 19 Mart’ta kutluyor bugünü. 19 Mart’ta kutlama, onların inancına göre, İsa’nın annesi Meryem’in kocası Saint Joseph onuruna verilen ziyafetin bugüne tekabül etmesine dayanıyor. Çin de ise Babalar günü 8 Ağustos’ta kutlanıyor. Çünkü Çince’de, 8 kelimesi onlardaki baba kelimesinin

Akademinin Tuvaletleri

Akademik yazıma ilişkin tecrübelerimi aktarmaya başladığım, bu, ilk yazı. Fakat tecrübelerim henüz olgunlaşmış değil. Bunu bir tarafa koyalım. Gelelim akademik yazının tarihine ya da ilmin nasıl kitapları doldurup taştığına. Durun, durun! Ya da ilmin kütüphanelere sığmayan genişliğine bir göz atalım. İlmin (bence o akademik yazının ta kendisidir) tarihiyle ilgili, tamamen farazi bir söylemle, hiçbir kaynağa atıf yapmaksızın ve atıf yapacak bir kitap da okumaksızın düşünce dünyamdaki bir bulgudan söz edeceğim:   14 gün oldu. Doktora tezimi yazmaya fiilen başladım. Tez yazımına başlarken de Amerika’ya gitmemde çok da etkili olan bir yöntemi tekrar hayata geçirdim: Sabah 5’te kalk ve evi terk et. Amerika serüvenine götüren çalışmalarım, kış aylarına denk geldiği için bazen gece 4 civarında da  evi terk ederdim. Her yer zifiri karanlıkken yola çıkardım. Böylece kargaların kahvaltısından önce işimin başında olurdum. Gece karanlığı ve sessizlik önümdeki işe odaklanmamda o kadar yardımcı olur