Ana içeriğe atla

Söz Dinlemeyen Çocukla Başa Çıkma Yolları I

 


 

Söz dinlemeyen çocukla nasıl başa çıkılır?

 

Çocuklara sürekli olarak “Oğlum/kızım dur, çocuğum yapma, evlâdım yeter! dersiniz fakat çocuklar bir şekilde durmaz ve sizin istemediğiniz o şeyi yapmaya devam eder. Siz onlara topla şurayı! dersiniz, onlar da sözünüzü dinler ve öyle bir toplar ki orayı eskisinden de berbat hale getirirler (!).

 

Sanki onların bu durumu, size bir meydan okuma gibidir. Bu yüzden ebeveynler sıklıkla böyle durumları çocuklarının davranışlarını cezalandırma zamanı olarak algılar. Yine de burada olan biten şey, çocuğun meydan okuması veya söz dinlemeyişinden çok, onun gelişimiyle ilgilidir. Şayet çocuğun beyninin nasıl geliştiğinin farkında olursanız, bu tür durumlarda hem çocuğunuzun gelişmekte olan karakterini hem de davranışlarını daha iyi hale getirmesine yardımcı olabilirsiniz.

 

Çocuğun prefrontal korteksi (beynin alın lobunun ön kısmı) çok ciddi bir şekilde gelişimini sürdürür. Prefrontal korteks eleştirel düşünmeden, problem çözmeden, dürtülerin kontrol altına alınmasından, neden sonuç ilişkilerinin anlaşılmasından vb. düşünsel etkinliklerden sorumlu beyin bölgesidir.  Çocuğunuzdaki aşırı meraka hepiniz şahit oluyorsunuz. Bu nedenle, onların her şeyi keşfederek öğrenmeye nasıl da çabaladığını görmüşsünüzdür. Sizin onların ortalığı dağıtmasını durdurma, hoplayıp zıplamalarına engel olma girişimleriniz çoğunlukla boşunadır. Çünkü, bu durumda siz onlarla farklı tellerden çalıyorsunuz ve onları anlamıyorsunuz. Ebeveynler nezdinde, sanki çocukları onları umursamıyor gibidir ama durum hiç de öyle değildir.  Çocuk, sizin de istediğiniz gibi hoplamayı zıplamayı, etrafı birbirine katmayı bırakmak istese bile çocuğun dürtü kontrol merkezi henüz gelişmediği için beyninin bu eylemlerle ilişkisi asla kesilmeyecektir.

 

Her ne kadar çocuklarınızın sizin otoritenizi test ettiğini, sabrınızı zorladığını düşünseniz de evet, durum böyle değildir. Çok basit bir biçimde onların beyinlerinin alt ve orta kısmı tam da şu anda iş başındadır. Bu nedenle çocuğunuzu olgun davranamadığı için cezalandırmanızın hiçbir mantığı yoktur. Tabii ki de çocuğunuz bir yetişkin değil! Her şeyin ötesinde, henüz o, bu dünyada çok yeni.


Çocuğu cezalandırmak yerine, onun davranışlarının sınırlarını belirleyin.  Bunu yaparak çocuğunuzun gelişim sürecini ve merakını da onurlandırmış olacaksınız. Örneğin, çocuğunuz yatağın üzerinde zıplıyorsa ya da koltuklarınızın tepesine çıkıyorsa yapacağınız şey çok basit:  Yatağı ve koltukları başka bir yere kaldırıp ona güvenli bir ortam oluşturmanızdır. Ancak onun için oluşturduğunuz yeni ortamda güvenli bir biçimde zıplamasına ve tırmanmasına olanak sağlamalısınız. Böylelikle çocuğunuzun zıplamakla ve tırmanmakla ilgili merakını gidereceksiniz. Ona bu eylemleri keşfetmesinde yardım etmiş olacaksınız. Evinizde böyle bir ortam yoksa başka bir alternatif olarak, onun güvenle hoplayıp zıplayacağı bir ortama onu götürmeniz de mümkündür. Siz bunu yaptığınızda, mesele artık, “burada zıplarken kolunu bacağını kıracaksın” demekten “Bak! İşte burada istediğin gibi zıplayabilirsin” demeye gelmiş olacaktır. Özetle siz, çocuğunuzu güvende tutarken onun ihtiyaçlarını da karşılayarak ona sınırlar belirlemiş olacaksınız.

 

Şayet çocuğunuz yemekleri sağa sola fırlatıp her yeri batırıyorsa, çocuğunuzu yemekten uzaklaştırıp ona güvenle fırlatabileceği bir şey verebilirsiniz.  Örneğin, yumuşak bir top olabilir bu. Sonra ona: “Yemeği fırlatamazsın fakat bu topu dilediğin gibi fırlatabilirsin” diyebilirsiniz. Bu ona kabul edilebilir bir seçenek verir ve iki tarafın da kârlı çıktığı bir anlaşma olur.

 

Yoksa çocuğunuz, boya kalemleriyle duvarları mı çiziyor? O halde duvarınıza kocaman bir çarşafı güzelce tutturun ve onun boyamasına izin verin. Çocuğunuz sürahideki suyu mu döküyor? O halde, onun eline su dolu bir plastik şişe verin ve dışarıya çıkartıp etrafı dilediği gibi ıslatmasına izin verin. Çocuğunuz oyuncaklarını toplamak istemiyor mu? O zaman oyuncak toplaması için bir oyun bulun ve onu eğlenceli hale getirin. Siz onunla baş etmeyi öğrenirken o da bu zaman diliminde üst beynini geliştirmiş olacak. Bu sayede çocuğunuz kendisini kontrol etmeyi öğrenecek. İşte o zaman gelene kadar çocuğunuzla güç mücadelesini / iktidar kavgasını bırakın. Çocuğunuzun ihtiyaçlarına saygı duyarak, evinizi siz ve o/nlar için gereken sınırları belirlediğiniz bir yer haline getirin.


Not: Creative Child Magazine dergisinde yayınlanan Rebecca Eanes’in makalesinden yararlanarak oluşturduğum bu metnin  tüm hakları kendisine ait olup benim yaptığım ise siz kıymetli okuyucularıma makalenin manasını kendi perspektifimden intikal ettirmektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.