Ana içeriğe atla

Seyahatname: Göreme, Derinkuyu, Güzelyurt ve Ihlara Vadisi


Tokat’a geri dönme niyetiyle yola çıkmasak da yolun sonu yeniden Tokat’a çıkacaktı. Bu kısma yazı serisinin sonunda yeniden değineceğim. 

Şimdi Göreme yolundayız. Hava serin ve biraz da kapalı. Yol ilerledikçe yazın ortasında pek nadir görülebilecek bir manzarayla karşılaşıyoruz. Hafif bir yağmur başlıyor ve ardından göz gözü görmezken sis bulutları arasından sürmeye çalışıyoruz. Hava normale dönmeye başlayınca Yozgat’a yaklaştığımızı fark ediyorum. Zihnimi bir dosta selam vermek maksadıyla ilk yokladığım yer Yozgat ile Sivas yol ayrımı oluyor. Çocukluk arkadaşlarımdan Murat’ı arıyorum. Şansımıza Yozgat'ta ve müsait. Yolumuzu uzatacak olduğumuzu bilsem de bir dostu ziyaret etmek için yolların uzamasında hiçbir sakınca görmüyorum. Yozgat’ta üniversiteden bir sınıf arkadaşımı görmeyi de umuyorum; bu nedenle onu da arıyorum ama maalesef Yozgat’ta olmadığını öğreniyorum. 

Yozgat’ın içine doğru uzayıp giden yolun kenarında bizi bekleyen Murat’ı alıyoruz ve hiç beklemeden Yozgat’ın Milli Park’ına doğru yol alıyoruz. Burada biraz soluklanıp uzun süredir görmediğim dostumla biraz hasbihalden sonra Zafer isimli meşhur restoranda Yozgat’ın Desti Kebab’ının tadına bakmak için sabırsızlanıyoruz. Gelgelelim, bu restoranın adı o günden sonra benim için “Mağlubiyet” olarak değişiyor. Aslında bizim “Güveç” diye isimlendirdiğimiz patlıcanlı ve sebzeli et yemeğine patlıcan eklenmeyip yarım bir testinin içinde patlıcansız servis edilen bir yemekten başka bir şey değil bu. Hatta restoranda et kalmadığından olsa gerek(!) bol bol yağ ilave edilmiş. Hasılı Desti Kebabı’nın hayalkırıklığıyla sonuçlanan test sonrası yola tekrar koyuluyoruz. 

Yol boyu bozkırlar, hasat edilmiş tarlalar ve batan güneş bize eşlik ediyor; biz de türkülere eşlik ediyoruz bu arada. Sonunda akşam karanlığıyla Göreme’ye varıyoruz. Panorama Camping adlı kamp alanına çadırımızı kuruyoruz. Şanslıyız ki fiyatından ya da mevsiminden dolayı çok fazla ziyaretçisi olmayan bu kamp alanında kendi evimizin konforunda bir gece geçiriyoruz. Sabahleyin ben balonları izlemek yerine uyumayı tercih ediyorum serin çadırımızda. Ama uykum esnasında ateşlenen balonların seslerini duyduğumu da eklemeliyim buraya. 

Kahvaltımızı yaptıktan sonra spontane bir rotaya çıkmaktansa tarlasını kamp alanına çeviren Ahmet isimli arkadaşın bize çizdiği rotayı takip ediyoruz. -Bu rotayı da belki bir gün yolunuz düşerse diye sizinle resimlerde paylaştım.- Kamp alanından çıktıktan belki beş yüz metre sonra Üç Hisar Kale’sini ulaşıyoruz. Kale’den bütün bir çevreyi rahatlıkla görebilmek mümkün. Buradan ayrılıp  Güvercinlik Vadisi'ne varıyoruz. Vadinin bir esprisi yok, çaput bağlanan ağaçlardan başka. Asıl dikkatimi celb eden şey, pet bardaklara doldurulan yemlerin üç lira gibi bir ücret karşılığında turistlere satılması oluyor. Böyle bir geziden iki hafta önce tarlamızı hasat ettiğimizi hatırlıyorum. İki buçuk çuval buğday bize neredeyse üç yüz liraya mal olmuştu. Tabi tarlanın sürülmesi ve ekilmesinin maliyeti bundan da fazlaydı. Dolayısıyla bir pet bardak yemi turistlerin güvercinlere üç liraya serpmesine karar veren ticari zekanın karşısında saygıyla eğilerek Derinkuyu Yeraltı Şehri’ne doğru sürüyoruz aracımızı.

Derinkuyu’nun yeraltı şehri dışında görsel bir derinliği olmadığını müşahede ettikten sonra Yozgat’ta kendisini ziyaret edemediğim sınıf arkadaşımla aramızda bir saatlik mesafe olduğunu öğreniyorum. Kendisi beni Aksaray’a beklediğini söylemişti, ben Yozgat’tayken. Derinkuyu’dan Ürgüp, Göreme, Kapadokya yazılı alçıdan yapılmış peri bacalarından hediyeler alarak ayrılıyoruz. Düşüyoruz Güzelyurt yollarına, Aksaray’daki dostun tavsiyesiyle. Güzelyurt’ta tepede bekleyen bir kilisenin uzun zamandan beri süren yalnızlığına ortak olduğumuzu fark ediyoruz, yanına vardığımızda. Şahane yer şekillerini iskân mahalline dönüştüren geçmiş insanların silinmeyen izlerini yakından görüyoruz Güzelyurt'un sokaklarında yürürken. 

Güzelyurt’un aşağılarına doğru ilerliyoruz. Kilise Cami isimli eskiden kilise şu anda ise bir cami olan tarihi yapıyı gözlemliyoruz. Bu caminin avlusundaki sarnıca ve camiye girmeden önce biraz yukarıda kalan mağaradan evleri, bir nevi küçük yeraltı köyleri denilebilecek ilginç mekanları dolaşıyoruz. Burada gördüklerimize hayranlığımız devam ederken vakit daralıyor ve akşama iki-üç saat gibi bir süre kalıyor. Aceleyle Ihlara Vadisi’ne yöneliyoruz. 

Ihlara’ya vardığımızda kamp yerini terk edip direkt gelmemiz gereken yerin burası olduğunu anlıyoruz hayıflanarak. Vadinin tepesinden aşağı doğru inen neredeyse dört yüz basamağı inip sonra da geri çıkacak olmak biraz gözümüzü korkutuyor. Çünkü kayalıklar arasında, ortasından bir nehir akan vadinin yaklaşık on beş km boyunca uzanması buraya ayrılacak vaktin en az iki gün olduğunu anlamamıza neden oluyor ama artık merdivenlerden inip gezi heybemize doldurabildiğimiz ne varsa almak için çok fazla vaktimiz kalmadığı ortada. Bunları düşünerek vakit harcadığım için bile pişman oluyorum ama vadiye ayak basma bahtiyarlığını bizzat yaşadığım için kendimi kârlı sayıyorum. Bir doğa ve tarih gezisi, akşam Aksaray yoluna düştüğümüzde yerini yorgunluğa bırakıyor. Aksaray’da bizi bekleyen dosta doğru ilerlerken Orhan Gencebay’a bırakıyoruz sözü: “Akşam güneşi batıyor.”

Aksaray yazısında görüşmek üzere sevgili dostlar…




























































































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.