Ana içeriğe atla

Tekne Orucu


Siz bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım. Niyetim o ki, sizi de çok uzaklarda yanıma alacağım. Yollar bakımından değil, yıllar bakımından çok uzaklara gideceğiz: Çocukluğumuza.

Eğrekten aşağı indiğim ve yukarıya çıktığım günleri okudum az önce. Kendi kendime dedim ki: "Daha küçük bir çocukken her şeye inandığın o günlerde sana: "dünyanın öteki ucundan çocukluğuna dönüp bakacaksın" deselerdi, buna da inanır mıydın?" Dünyanın neresinde olduğumu bilmediğim o günlerde, inanırdım buna. Şimdi ise inanasım gelmiyor. Kader, öylesine bir senaryoyla kaleme alınmış ki, bu dizinin sonraki bölümünü asla tahmin etmek mümkün değil. Oturup izlemek ve öğrenmekten başka seçeneğimiz yok. 

Ramazan ayının soğuk kış gecelerine denk geldiği günlere gidiyorum şimdi. Yedi yaşındayım. Şu halimden neredeyse beş kat küçüğüm. İsmini annemden mi yoksa babaannemden mi öğrendiğimi şuanda hiç hatırlamadığım tekne orucuyla tanışmamın arefesinde, ilk sahurumdayım. 

Sahurda duyduğum ilk davul sesini ve uykudan uyanıp yemek yediğimiz esnada sobada yanan odunların çıkardığı sesi an itibariyle çok net hatırlıyorum. Davulun sesi, çocukluk yıllarımdan, yani uzaktan, çok hoş geliyor. Mahallenin ramazan davulcusunun tutturduğu, zihnime kazınmış olan o standart ritim, çocukluk yıllarını hatırladığımdaki kalbimin ritmiyle bire bir aynı.  İlk kez oruç tutacak olmanın heyecanıyla o gece uyuyamamışken, sonraki geceler sahura kalkmakta nedense güçlük çektiğimde hiç şüphe yok. Annemin el yapımı kadayıfından yemek için sabırsızlandığım o sahur vakitleri ne de güzelmiş. Sabah olup okula giderken kahvaltı yapmamak ilk başlarda çok tuhaf gelse de öğlenleri yaptığım iftarlar bu tuhaflığı bir hayli törpülüyormuş. Bunun adı, tekne orucuymuş. Tekne kelimesinin zihnimdeki tek karşılığı ise annemin mahallenin fırınında ekmek pişirmek için kullandığı tahtadan yapılmış dikdörtgen şeklinde büyük kap olmasıymış. Bu kap ile oruç arasındaki ilgiyi ise nedense şimdi bile kuramıyorum. Öğlenleri eve geldiğimde yediğim o yemeğin damağımdaki tadı ile bana verdiği hazzı tanımlamak için yeniden çocuk olmaktan başka seçeneğim yok. Öte yandan, sanırım, küçük bir çocuğun beş katı kadar büyük olmak, tekne orucunun önündeki en büyük engel. Akşamları, mahalle ahalisi camideyken mahallenin ortasından geçen, yürümesi yorucu olmayan o tatlı yokuşta kızak kaymanın keyfine vardığım ayaz dolu Ramazan akşamları... Namazdan çıkan yaşlı amcaların, yolda kayıp düşme riskiyle yürürken çocuklara kızarak söylenmelerini hatırlıyorum. Bir yandan da babamlardan önce eve gitmenin yollarında, kayıp düşmemeye çalışıyorum. 

Tekne orucumun ekmek teknesinde kalanlar ise aşağı yukarı şöyle:

Teravih sonrası sobanın üstünde taze demlenmiş çay dururken, annemin nereye sakladığını bildiğim fakat bilmiyormuş gibi davrandığım gofretler, bazen kesilen elektriklerin, loş mum ışığında içilen çaylara kattığı lezzet, Celal ve Mehmet Amcamların bize geldiğinde evdeki sohbet ortamından tattığım huzur, büyüklerin eski günlerle ilgili anlattıkları hatıraları dinlerkenki zevk, kendimi onların çocukluk yıllarında yaşarken hayal edişim, kış günlerini yaz günleri kadar sıcak kılan şeyin bu sohbetler oluşuna duyduğum inanç, o günlerde; kuzulamak üzere olan sarı ineğimizi çıra ışığında gidip annemle kontrol edişimiz ve dizlerime hatta belime kadar battığım karlar, Cirmioğlu tepesinden ayrılmayan çoban yıldızı ve şimdi bütün bunları hatırladıkça dinmeyen içimdeki sızı... 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ds-160 formu, hatalar ve çözüm

Ds-160 formu ABD vizesine başvurmak için doldurulan temel bir formdur. Formla ilgili ciddi bir stres yaşadığım için normal yazılarımın içeriğinden farklı olarak bu konuya birilerine yardımcı olmak adına yer vermek istedim. İlgili olmayanlar sizi diğer yazılarımı okumaya davet ediyorum:)  Ds-160 ABD vize formu cennete gidenlerin doldurabileceği türden. Cennete alıyorlar sanki sizi o nedenle de böyle zorluyorlar. Cennete gideceklerin bile hataları olduğuna göre, bu formu doldururken hata yaptınız diye dert etmeyin. Aslında işi bilirseniz yarım saatte dolduruluyor. Nitekim ikinci Ds-160'ı düzenlemek yarım saat sürmedi. Birinciyi sormayın :)  Öncelikle belirtmeliyim ki, konuyla ilgili Türk internet sitelerinde düzgün bir yanıt bulamadım. Bir cevap varsa bilmiyorum, ben bulamadım. Şimdi, bundan sonra başına benzer problem gelebilecekler için bu yazıyı kaleme alıyorum. Bu yazı sütten ağzı yanan birinin kaleminden dökülmüştür. Öncelikle yazı, hatasını düzeltmek ist

Tübitak'ın 2214-A Bursuna Başvurmak: Davet mektubu

Tübitak 2214-A yazı dizisini yaklaşık 11 aylık bir sürecin sonunda yazma ihtiyacı duydum. Çünkü 2214-A burs serüveni ciddi bir emek gerektirmekteydi ve gereken emeği harcayarak bugüne gelince, bu yola düşenlerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğunu anladım. Birazdan bu serüvenimi noktasına virgülüne varana dek size aktaracağım. Ancak bunu bölüm bölüm sunmanın daha faydalı olacağını umarak, davet mektubu almak la ilgili yaşadıklarımı bu yazıda anlatacağım. Bu arada, yazının muhatapları akademik camiada yer alan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin tamamı olabilir. Ancak bir projenin ve çalışmanın nasıl geliştiğini merak eden herkes de gayet tabî, bu yazı dizisinden istifâde edebilir. O halde başlayalım: Tâ lise yıllarımda Tübitak diye bir kurumdan haberdar olmuştum. Bazılarınız "Geç kalmışsın" diyebilir, hiç sorun değil. Şuan geldiğim noktada, hayatta öğrenmem gereken o kadar çok şeye geç kaldığımı görüyorum ki. Konuyu dağıtmadan devam edelim. Tübitak, o

Davet Mektubu Örneği

Tübitak 2214-A bursuna başvururken hocanızın size nasıl bir mektup yazacağını ona iletmeniz açısından iş görecek bir örnek sunacağım.  Ben Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakültem adına (Üniversite ve fakülte adının ve ambleminin yer aldığı antentli kağıdıyla) aşağıdakine benzer bir mektup yazdım. Tübitak'ın benden istediği şartları orada sıraladım. Böylece Amerika'daki danışmanıma Türkiye'deki fakülte dekanlığının imzaladığı bir metinde meramımı iletmiştim. O da kendi üniversitesinin antentli kağıdına yazdığı şu mektubu pdf. olarak göndermişti.  Hocanıza "örnek olarak bu türden bir şeye ihtiyacım var" derseniz, işiniz kolaylaşabilir.  Tabi bunu fakültenizin ağzıyla söylerseniz işler daha da kolaylaşabilir. Böyle bir mektup hazırlar bunu başvurmak istediğiniz tüm üniversitelere de proposal ve cv ekleyerek gönderirseniz yine iş görmesi açısından etkili olabilir. Denemekte ve sonucu burada paylaşmakta yarar var. O halde, herkese kolaylıklar.