Eğrek, mahallemizin yukarısındaki çeşme ve onun etrafındaki meydana verilen isim. Eğrekten yukarıya çıkıldıkça yükseklik arttığı gibi çocukluğum da artıyor. Yukarılara çıktıkça görülen manzaranın içindekiler gibi, yaşım da küçülüyor. Dört beş yaşlarında bir çocuğum o zamanlarda ve annemin köyüyle tanışacağım:.
Cirmioğlu'nun eteklerinden ilerleyen toprak yol, tepeciklerin arasından geçerek annemlerin köyüne varıyor. Sonra kendimi "Aşıoğlu" denilen iki haneli o köyde beş yaşlarında bir çocuk olarak hatırlıyorum. Sabah namazından önce anneannemin süt kaynatmak için yaktığı kazanların karasını hayatın çilelerine ve o kazanda kaynayan sütün beyazını da çilelerle elde edilen hasletlere benzetiyorum. "Demek ki gecenin karanlık anlarından birinde anneannemin erkenden uykusunu terkedip işinin başında oluşu bana hayatın bu küçük detayını anlamam için yardım edecekmiş" diyorum, bugün. Hepimiz çektiğimiz çilelerle içimizdeki o süt çocuğunu pişirip olgunlaştırabiliyoruz.
Öğlen vakti annemle söğütlerin gölgesinde oturuyoruz. Tepelerde otlanan hayvanların tarlalara girip girmediğine bakıyoruz. Annemin yeleğinin pöçüğü elimde, peşi sıra gidiyorum. İkindiye doğru, harman denilen evin önündeki o yeşillik alanı izliyorum evin penceresinden. Yağmur topraktan o enfes kokuyu gönlüme getiriyor. Anneannem, işlerinin yoğunluğundan bana ikindi rutinim olan bol şekerli çay ve yanında mideye yumuşak iniş yaptırdığım çökelek sündürmesini yapmadı diye anneme mızmızlanıyorum. Onlar akşama gelecek hayvanların telaşındayken, ben kendi istediğim olsun diye cazgırlık peşinde olunca annemden bir fırça yiyorum ama yeleğinin pöçüğünü elimden hiç bırakmıyorum. Şimdi de hayat ve onun musibetleri karşısında annemin yeleğinin pöçüğünü arıyorum hep. Şükür ki, yeleği olmasa da onun var olduğunu bilmek bile katlanmaya değer kılıyor tüm sıkıntılarına rağmen hayatı.
Bizi geçmişimizle iletişim halinde tutan tek şey işte çocukluğumuz. Bizi sevgi dolu yapan, sevgiyi de küçücük kalplerimize sığdıran çocukluğumuzun masumluğu. Çünkü, ruhumuzun giysisi (bedenimiz) ne kadar eskise de giysinin altında tüm çıplaklığıyla duran çocukluğumuzdan başkası değil. Kimileri giysiyle özdeşleşerek çocukluğunu öldürse de dünyada hala annesinin yeleğinin pöçüğünden tutan çocuklar yaşadığından şüphe duyulamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder