Elektronik eşyalarla hayatımızı birleştirdiğimizden beri elektronik eşyalarla ilgili pek çok durumu da hayatımıza dahil etmiş olduk. Bu durumlardan biri de elektronik eşya ile ilgili talih. Başka bir deyimle elektronik eşyada şans. Ne demek peki bu? Satın aldığınız eşyayı dilediğiniz kadar araştırsanız da kullanmaya başladığınızdan kısa bir süre sonra arızalanması. Bu olağan bir durum. Bunun daha kötüsü de arıza sonrası tamir edilen ürünün tekrar ve tekrar hatta tekrar ve tekrar bozulması. Kısacası elektronik eşyalarda başınıza gelebilecek bu türden bir talihsizlik için hazırlıklı olmakta yarar var.
Ben bu durumun daha da kötüsünden söz etme niyetindeyim. Bunun daha kötüsü ne olabilir ki diyenler var sanki. Benimkisi aslına bakıldığında bir talihsizlikten ziyade bir tecrübesizlik. O zamanlar, nokia telefonların piyasası bugünkü İphone ve Samsung piyasasının tamamından daha güçlüydü. Benim öğrencilik yıllarımın başına denk gelen o dönemde, bir Nokia 6630 da ben aldım. Aldım almasına ama aldığıma da alacağıma da bin pişman oldum. Samimi olduğum bir esnaf arkadaşın yönlendirmesiyle, amcaoğluyla beraber Kağıthane'nin kenar köşe bir sokağında bir telefoncu dükkanına gittik. Gitmeden önce nasıl bir telefon istediğimi detaylı bir şekilde, telefonda esnaf arkadaş telefonu satan kişiye izah etti. Özellikle, telefonun bozulma ihtimaline karşılık Nokia Club'ta tamir ettirebilmek maksadıyla k.v.k garantili bir telefon istediğimi belirtmiştim. Vardık telefoncuya. Adam, biz oraya gidene kadar telefonun paketini faturasını fişini kısaca her şeyini hazırlamıştı. Telefonun k.v.k garantili olduğunu anlamamız için, telefon özellikle k.v.k kutusuna konulmuştu. Ben kutuyu görünce hiç tereddüt etmeden faturayı ödeyecek kıvama gelmiştim zaten. Dolayısıyla, bana sadece parayı ödeyip telefonu alarak ayrılmak kalmıştı. Tam ayrılacaktık ki, telefoncuya dedim ki: Kardeş bak! Biz sana referansla geldik bir sorun olmaz inşaallah?
Eleman: "Olur mu öyle şey! Sizi bana kardeşim bildiğim kişi gönderdi, öyle bir şey aklınıza gelmesin" dedi. Bunu duyunca, böylesi kaliteli ve dönemin en gözde telefonunu alabilmenin mutluluğuyla zaten adama neredeyse sarılacaktım.
Telefonu alalı daha bir hafta olmamıştı. Amcaoğluyla bluetooth'la veri alışverişi yaparken telefonda bir sorun çıktı. Ben de telefonu hemen Nokia Club'a götürdüm. Nokia Club çalışanına daha telefonu uzatıyordum ki, "bu telefon kaçak" dedi. Yok canım, olur mu öyle şey! K.v.k. garantili bu, dedim. Adam telefonun bütün zımbırtılarını çıkarıp her şeyi gösterdi. Bir de k.v.k'ya da kaydı olmadığını görünce, masanın üzerinde duran kapaklar sanki telefonun değil de benim kapağımmış gibi hissettim:)
Aylık 50 lira bursun bir öğrenciye ilaç olduğu bir zamanda 700 küsür lira verdiğim telefon çakma çıkmıştı. Peki şimdi ne yapacaktım? O zamanlar tanıdık bir avukat amca vardı -Allah ona rahmet etsin- aradım ve durumu ona anlattım. O da sen onu TÜKODER'e şikayet et, onlar gereğini yaparlar, dedi. Ben de dediklerini harfiyyen yaptım. Tabi Tükoder'e gitmesi gelmesi derken epey bir zaman ve efor sarfettim. Doğal olarak, telefona ödeyeceğim bir taksiti de öyle harcamıştım. Bu arada, referans olan arkadaşa durumu söyledim ve o da telefoncuyu aradı ama nafile. Adam, kardeşim dediği arkadaşını tanımıyordu bile. "Almadan önce baksalardı, banane!" dedi ve kesti attı. "İstediğiniz yere şikayet edin, isterseniz mahkemeye verin!" diye bir de -âmiyane tabirle- postasını koydu. Artık iş inada binmişti. Ben onun yaptığını yanına bırakmamak için her yola başvuracaktım. Nitekim, az önce dediğim gibi işe Tükoder'den başladım.
Aradan zaman geçti. Tükoder'den ne gibi bir karar çıkacak diye bekliyordum. Bir de ne göreyim? Bizim telefoncu, Aksaray'a benim yurdun kapısana kadar gelmiş tâ Kağıthane'den. Ben adamı kapıda görünce şaşırdım ve anlam veremedim ilkin. Sonra adam demesin mi, kardeşim ben ettim sen etme. Hangi telefonu diyorsan vereyim yeter ki şikayetinden vazgeç. Dükkanımı kapatacaklar. Ben sana k.v.k garantili yanında benim de ufak tefek hediyelerim olan, istediğin telefonu vereyim. Sen de şikayetinden vazgeç olmaz mı? Şikayetinin masraflarını da karşılayayım hatta, dedi. Ben durum karşısında hayretler içinde kaldım, sonra da merhametime yenildim adamın haline acıdım ve adamın teklifini kabul ettim. Adamla anlaşmaya vardık ve bana dediği gibi her şeyi getirdi, verdi. Konu kapandı (!)
Aradan bir hafta geçmişti. K.v.k. garantili telefonum sonunda elimdeydi. Bu defa yeni bir sürpriz asla olamazdı. Merhametten maraz doğamazdı yani. Gel gelelim öyle olmadı. Bana kulaklık ve kılıf gibi hediyeler veren telefoncu, kendisi 700 küsür olan telefonun orijinal kapağının 70 lira olduğunu çok iyi bildiği için, bana verdiği telefonun orijinal kapağını almış ve benim k.v.k. garantili telefona çakma beş liralık kapak takmıştı. Bense bunu yine bir hafta sonra kapağın boyaları dökülüp tuşların yazıları silinince anlayabilmiştim.
İşte! O günden beri, o da bana kapak olmuştur!
Başlık cuk diye oturmuş :)
YanıtlaSil:)
YanıtlaSil