Saatin sesi zamanın sessizliğine sanki bir ağıttır
Geceleri dökerim üzerine, gündüzler bir kağıttır
Memduhu meçhul beyite zaman bir rivayetçidir
Şiir, güzelliği yaşlanmasın diye yare bekçidir
Ölümsüz olur mu hiç muhtevası hüzün şiirinin
Tedbirsiz olur mu hiç takdîri, hüküm Şâri‘inin
Mürekkebi akmadıkça gönlün, kalem paslanır hamlar
Gündüzleri uykudadır, geceleri uyanır daima ilhamlar
Hüzün gözyaşı kavliyle konuşur hep ilk kelâmını
Ayrılık böyledir, dört tekbirle verdirir iki selamını
Zirvelerdeki nebâta bir yığın bulut götürür suyunu
Yusuf'suz kalan kuyular ne yapsın bulut suyunu
Kardeş, katiline gülümserken ölür ecelsiz, kardeşlik
Kardeşleri, tabutunu taşıyan mecalsiz şaire eder eşlik
Nimetin kadrinden gaflet içinde olan ne anlar?
Nehirdeki taşla bir olur mu kavrulan topraklar?
Uyku kapılarından girer gözler rüyalar alemine
Şiir kapılarından çıkar sözler Seyfi'nin kalemine
Kalem gözlere, gözler uykuya, uyku rüyaya muhtaç
Seyfi Sevgili’ye, şiir şairine, rüyâ tabirine muhtaç.
Yorumlar
Yorum Gönder