Çocukken babamdan en çok istediğim şey bana bir masal anlatması değildi, bisikletti. Sonraları ilkokul son sınıfta öğretmenimin bağlama çalmasından çok etkilendim ve bir de bağlama istedim babamdan. Kafayı gözü patlatırım korkusuyla annem bisiklet alınmasına engel oldu. Öte taraftan, ya babam bağlamayı Orhan Gencebay'ın ekmeğiyle oynamamam için almadı ya da milletin kafasını şişirmeyeyim diye. Bu ikincisi daha muhtemel. Bu şekilde bisiklet ve bağlama içimde bir ukde olarak büyüdüm. Bisikleti arkadaşlarım bir tur verirse sürerdim. Hatta bir gün bisiklet kullanırken direksiyondan ellerimi çekerek bisiklet kullandığımı arkadaşlarıma göstermek için çöp tenekesine toslamıştım. Meğer annem babama bisiklet aldırmamakta ne kadar da haklıymış dedim kafamda kuşlar dönerken. Fakat bağlama almamaları konusunda haklı olmadıklarını göstermek için çalışmalarım hala sürüyor. Bisikletim hiç olmadı ama bir bağlama aldım ve hikayesi şöyle:
Üniversitenin ilk yıllarında Beyazıt'a doğru giderken Fen Fakültesi'nin önündeki ışıklara gelmeden sağ taraftaki kaldırımda palmiyelerin dibinde bir müzik aleti dükkanı vardı. İşte o dükkan artık yok. O dükkanın camında bir yazı asılıydı: "Bir ayda saz öğretilir". Bu gerçekten mümkün mü diye sorgulamadan içimde çocukluğumdan kalan o ukdeyi çözmek umuduyla daldım içeri. Bir bağlama satın aldım ve bir ay kadar bu dükkana derse gittim. Sonra ışıklar, sahne, turneler derken baktım ki hayallerim gerçek olmuş. Artık bisiklet sürerken saz çalabiliyordum.
"Bir ayda saz öğretilir" yazısı elbette koca bir yalandı ama ben o yazıyı iyi ki görmüşüm. Yoksa hala çalmak için uğraştığım bir bağlamam olmayacaktı ve ben öğrenmek için uğraşmayacaktım. Şimdi bir ayda öğreneceğimiz iki şey olduğunu anladım:
Birincisi, Orhan Gencebay 9 ay sonunda "baba" olmamış! İkincisi, bağlamanın pedalları yokmuş!
Yorumlar
Yorum Gönder