2017 yılının son demlerini yazarak geçirmek istedim. Ne yazacağım konusunda, aklımda pek derli toplu bir şey de yok aslında. Yazılarım zaten bilimsel ve felsefi bir nitelik taşımıyor, takip edenler az çok bilir. "Öyleyse, böyle bir beklentisi olan varsa bu satırdan sonra yazımı okumayı bırakabilir" diyenlerden değilim merak etmeyin. Yazdıklarımın büyük çoğunluğu, muhteva bakımından karşınızda sizi dinleyen bir dostunuz, elinizde çay bardağı dostunuzla muhabbet esnasında dilinizden dökülenler kabîlinden... Ben, şimdi bu yıldan bir sonraki yıla adım atarken, geriye dönüp baktığımda onlarca yılın su gibi akıp geçtiğini söylemekle uğraşmayacağım ama onlarca yıldan geriye kalmasını istediklerim olduğunu söylemek zorundayım. Geçip giden yıllardan geriye ne kalmalıydı peki? İki dost kalsaydı en başta ve onlarla geçen çocukluğum. Sonra, yaz gecelerinde annemin köyünde yatsıdan sonra harman yerinde otların üzerine sırt üstü yatıp simsiyah gökyüzünde izlediğim ışıl
Bazen ne sır ne zâhir, bazen nesir bazen şiir...